Data journalism series #04: Turkish politic leaders on Twitter

See the post in Hurriyet.com.tr here. The articles are in Turkish.

Sosyal medyanın ne kadar etkili olduğu yakın zamanda Cambridge Analytica skandalının, seçim sonuçlarının sosyal medya paylaşımları üzerinden manipüle edilebileceğini göstermesi ile tüm dünya için tartışmaya mahal bırakmayacak şekilde kanıtlanmış oldu. Konunun ağırlığının altını çizen önemli bir gelişme ise, bize göre, skandalın patlak vermesinin üzerinden 10 gün bile geçmeden Avrupa Birliği’nin veri güvenliği üzerine düzenlemeleri hakkındaki yönetmeliğinin zorunlu hale getirilmesiydi. Muhtemelen geçtiğimiz günlerde üyesi olduğunuz pek çok sosyal medya platformundan e-postalar alıyorsunuz. Dünya yavaş yavaş internet üzerinden yapılan, tekilken masum görünen paylaşımların, kolektif halde ne kadar önemli bir güce sahip olduğunu fark etmeye başladı.

Sosyal medyanın önemi tabi ki sadece seçmenlere dair sağladığı içgörüden ibaret değil. Yeni medya araçlarının asıl gücü, oluşturduğunuz içeriğin beklentinizin ötesinde yayılma potansiyeli ile orantılı. Donald Trump Twitter’ı bu sayede bir politik savaş aracına, hatta resmen bir kitle imha silahına çevirmiş durumda. Cambridge Analytica’nın oturmasına büyük oranda yardım ettiği başkanlık koltuğuna, azimli ve nevi şahsına münhasır Twitter kullanımı ile sahip çıktığı bile iddia edilebilir. Çoğu kişiye göre Trump’ın en başarılı olduğu konulardan biri, sabahın erken saatlerinde atmaya başladığı, gayet şahsi ve herhangi bir kurumsal filtreye sahip olmayan üslupla yazılmış tweet’ler. Bu tweet’ler tüm gündemi istediği yöne çevirebilecek, günlük algıyı manipüle edecek, yeni bir jargon oluşturacak kadar tesirli olabiliyor. Sosyal medya üzerinden gündemi yönetmek, televizyon veya basılı gazetelere göre çok daha kolay, etkili ve hızlı.

Her ne kadar Türk politikasında sosyal medya kullanımı Amerika’daki kadar baskın olmasa da, genel seçimlere iki aydan kısa bir zaman kalmışken, Türk liderleri bir de bu yönden incelemek istedik.

Facebook, Twitter ve Instagram üzerinden hem partilerin resmi hesaplarının hem de liderlerinin takipçi sayılarına bakıldığında aşağıdaki tablo ortaya çıkıyor.

Her üç mecrada da en yüksek takipçi sayısına sahip parti olarak Adalet ve Kalkınma Partisi, en çok takip edilen lider ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olarak görülüyor. MHP parti olarak ikinci sırada olsa da, liderlere baktığımızda Facebook’ta Selahattin Demirtaş, Twitter’da ise Kemal Kılıçdaroğlu ikinci sırada. Liderlerin tüm mecralarda partilerin resmi hesaplarından daha fazla takip ediliyor olması neredeyse herkes için geçerli olsa da, aradaki farkın en yüksek olduğu durum karşılaştırmadaki en genç parti olan İyi Parti için geçerli: Meral Akşener’in Twitter’daki takipçi sayısı, partisinin neredeyse 13 katı kadar: İyi Parti’nin sürekliliğinin Akşener’in politik kapitali tarafından sağlandığını sosyal medya üzerinde görmek mümkün.

Bu aşamada, Twitter ve Facebook arasındaki parti ve lider takipçi sayısı zıtlığa dikkat çekmek önemli: Görülen o ki internet kullanıcıları partileri daha çok Facebook üzerinden takip ederken, liderleri Twitter’dan izlemeyi tercih ediyor.

Bu sebeple biz de Recep Tayyip Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu, Devlet Bahçeli, Selahattin Demirtaş ve Meral Akşener’in kendi Twitter hesapları üzerinden bir inceleme yapma amacıyla, parti liderlerinin 1 Şubat 2017 tarihinden 24 Nisan 2018’e kadar attıkları tweet’leri topladık. Bu tweet’leri gönderim sıklığı, beğenilme ve RT sayıları, yazılan metinlerin olumsuz duygular (negatif/eleştirel/agresif söylem) içerip içermediğine göre inceledik.

Öncelikle ortak olarak çıkarılabilecek sonuç, her bir liderin Twitter kullanım şablonunun birbirinden çok farklı olduğu. Örneğin Meral Akşener daha sık zaman aralıklarında tweet atarken, Devlet Bahçeli seyrek ve gün içinde çok sayıda tweet atmayı tercih ediyor. Öyle ki Meral Akşener’in incelediğimiz 448 günün 336’sında atmış olduğu toplam 1286 tweet’e karşın, Devlet Bahçeli toplam 47 güne yayılmış 923 tweet atmış. Selahattin Demirtaş ise çalışma kapsamına giren süre içerisindeki ilk tweet’ini tutukluluğunun 315. gününde, 16 Eylül 2017 tarihinde yollamış. Kalan süre zarfında ise 14 günde atılmış toplam 40 tweet’i bulunuyor.

Grafiklerin gösterdiği başka bir parametre ise sosyal medya aktivitesinin gündemdeki olaylar ile ilişkisi. Özellikle geçtiğimiz sene Nisan ayında gerçekleşen Anayasa Değişikliği Referandumu öncesi, bulunduğumuz haftalardan genel seçime kadarki süre içinde parti liderlerinin sosyal medya performanslarının bir ön gösterimi olarak okunabileceği için ilgimizi çekiyor. Referandum öncesindeki 2,5 aylık periyoda bakıldığında Erdoğan, Bahçeli ve Akşener’in Twitter hareketliliğinin oldukça arttığı, Kemal Kılıçdaroğlu’nun ise ortalamanın altında bir performans sergilediği görülüyor. Selahattin Demirtaş ise bu dönemde Twitter kullanmıyor.

Kılıçdaroğlu, en yoğun ve etkili Twitter performansını Adalet Yürüyüşü esnasında gerçekleştiriyor. Kılıçdaroğlu’nun attığı bir Tweet’in bütün yıldaki ortalama beğeni sayısı 8.379, re-tweet (RT) sayısı ise 1.856 iken, bu ortalamalar Adalet Yürüyüşü periyodunda beğeniler için 19.149’a, RT için ise 4.552’ye çıkıyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nun en çok beğenilen tweet’i de Adalet Yürüyüşü ile ilgili: yürüyüşün son günü olan 9 Temmuz 2017 tarihinde paylaştığı “Adalet Yürüyüşü, hayatımın en umutlu ve inançlı yürüyüşüydü. 25 gün boyunca bana güç veren, ülkemin güzel insanlarına teşekkür ediyorum.” tweet’i 117.464 beğeni ve 23.170 RT ile incelediğimiz toplam 3278 tweet içinde en çok beğenilen ikinci tweet.

En çok beğenileni ise Meral Akşener’e ait. Akşener’in 15 Nisan 2018 tarihinde paylaştığı “Galatasaray 2 – 0 Recep Tayyip Erdoğan” tweet’i toplam 127.568 beğeni ve 42.477 RT ile açık ara önde. Meral Akşener bu tweet’i ile sosyal medyada gönülleri fethetse de, ortalamalara baktığımız zaman etkisi en düşük lider olduğu görülüyor. Akşener’in attığı bir tweet’e gelen tepki ortalama 4.390 beğeni ve 968 RT.

Tweet’leri en çok beğenilen ve RT’lenen lider ise, bir dönem Twitter ile ilgili negatif bir duruşa sahip olmasına rağmen Erdoğan oluyor. Erdoğan’ın en yüksek beğeni ve RT alan tweet’i, 13 Temmuz 2017 tarihinde paylaştığı “Ya olacağız ya öleceğiz!” cümlesi. Bu cümle, Erdoğan’ın aynı gün Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezinde düzenlenen 15 Temmuz Şehitleri Anma Programı’nda yaptığı konuşmadan alıntı.

Çalışma yaptığımız dönemde Erdoğan’ın tweet’lerinin ortalama beğeni sayısı 18.915, RT sayısı ise 5.074. Bu aşamada referans almak amacıyla Erdoğan’ın Twitter performansını dünya çapında kıyaslayalım: Türk politikacıları incelediğimiz zaman aralığında Trump’ın atmış olduğu tweet’lerin aldığı ortalama beğeni sayısı 75.329, RT sayısı ise 18.977; yani Erdoğan’ın sayılarının yaklaşık 4 katı. Trump’ın 51,5 milyon, Erdoğan’ın ise 12,9 milyon takipçisi olduğu göz önünde bulundurulduğunda sosyal medyadan aldıkları reaksiyon performanslarının Trump ile neredeyse aynı olduğu söylenebilir.

Tweet’lerinin yarattığı etki bakımından ikinci sıradaki lider Selahattin Demirtaş. Demirtaş’ın paylaşımlarının aldığı ortalama beğeni sayısı 10.505 iken, RT sayısı 3.406. Selahattin Demirtaş’ın en çok beğeni alan paylaşımı ise, tutukluluğunun 315. gününde ilk defa tweet atmaya başladığı gün paylaştığı tweet’lerin sonuncusu: “Hepinize kucak dolusu selamlarımı, sevgilerimi iletiyorum. Mutlaka kazanacağız…”

Aşağıdaki grafikler ise, paylaşılan metinlerin içeriğine ilişkin bir analiz içeriyor. Atılan tweet’ler içerisinde olumsuz, eleştirel söylemler veya saldırgan tutum içerenleri işaretlediğimizde, yapılan paylaşımların genel bir duygusal portresi karşımıza çıkıyor. Bu grafiklerden görülen, Erdoğan ve Demirtaş’ın ifadelerinde negatif tutumlara çok sıklıkla rastlanmıyor oluşu. Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’nin paylaşımlarındaki eleştirel tutum dengeli bir şekilde devam ediyorken, Akşener’in paylaşımlarının ifade biçiminin İyi Parti’nin kurulmasından sonra net bir şekilde değiştiği görülüyor.

Sosyal medya, özellikle tabiatı itibariyle fikirlerin kısa manifestolar olarak gösterdiği ortam olan Twitter, yeni nesil politika için çok önemli bir rol oynuyor. Yazının başında sosyal medya ve internetin gücünün televizyon ve basılı medyaya kıyasla hızlı ve dinamik olmasına dayandırmıştık; fakat altını çizmek gereken bir özellik de sosyal medyanın herkese eşit koşullarda, demokratik bir platform sunuyor olması. Bu ortamda farklı görüşlerden, coğrafyalardan veya fiziksel olarak farklı şartlar altında yaşayan herkes, sesini duyurduğu zaman eşit şekilde dinleniyor. Politikacılar sosyal medya hesaplarını ister Trump gibi kendileri, filtresiz ve kişisel bir üslupla kullansın, ister çoğu Türk lider gibi bir sosyal medya ekibi ile hesaplanmış bir şekilde yönetsin, politikacının temsil ettiği, seçmenin oy verdiği görüş ve değerler, aslında sosyal medya üzerinden paylaşıldığında bütün oy verenlerin katılabileceği açık uçlu bir tartışma ortamına dönüşebiliyor. Bu tartışma ortamı, seçmenin fikir beyan edebilmesi açısından da demokratik bir ortam. Bu hızlı ve çok sesli interaksiyon politikacıların daha hızlı reaksiyon vermesine, daha dinamik olmasına, fikirlerin daha çok irdelenmesine sebep oluyor. Üstelik yazılanlar, takip ettiğiniz politikacının zaman içinde kendisi ne şekilde ortaya koyduğunu, nasıl hareket ettiğini ve evrildiğini gösteren önemli arşivler.

Türkiye, yaklaşık 11 milyon Twitter ve 52 milyon Facebook kullanıcısına sahip. Her iki platformda da dünyada en çok kullanıcı sayısına sahip ilk 10 ülke içinde yer alıyor. Henüz bu bahsettiklerimizin Türk politikasını nasıl dönüştürdüğü hakkında spekülasyon yapmak için erken olabilir, fakat dünyada görülen örneklere baktığımızda, sosyal medyayı iyi kullananın her zaman kazandığını görüyoruz.