Data journalism series #02: Tourists of Istanbul

See the post in Hurriyet.com.tr here. The articles are in Turkish.

Bir gün bir İngiliz, bir Rus ve bir Arap İstiklal Caddesi’nde yürüyormuş. Şaka bu kadar, çünkü aslında İstiklal Caddesi’nde yürüyenlerin hepsi Arap 🙂 🙂 🙂 🙂 🙂 🙂

Yazımıza muhteşem bir şakayla başladık ama güldürürken öğretmek en önemli misyonlarımızdan biri. O halde verilere bir bakalım, İstanbul’a her geçen yıl Arap ülkelerinden gelen ziyaretçilerin sayısı gerçekten artıyor mu yoksa bize mi öyle geliyor?

Türkiye’ye gelen yabancı turistlerin yüzde 36’sı, birbirinden güzel 81 ilimiz içinde (evet güzel illerimize Bilecik, Yozgat hepsi dahil) yalnızca bir tanesinde toplanıyor. Doğru bildiniz: İstanbul. Tabi İstanbul dediysek, Beylikdüzü hariç.

İstanbul’un, bilinen turizm sitelerinde yer alan tüm oteller, alışveriş yerleri, tarihi eserler, anıtlar, heykeller ve meydanlarını haritaladığımızda, şehri ziyaret edecek bir kişinin nerelerde nasıl vakit geçireceğine dair fikirlerimiz oluşmaya başlar. Aşağıdaki harita, İstanbul’u ziyarete gelmek için internette ilgili sitelerde araştırma yapan birinin göreceği bütün otelleri ve çekim noktalarını gösteriyor. Tahmin ettiğiniz gibi, Tarihi Yarımada’da Sultanahmet-Eminönü bölgesi ve Galata Köprüsü’nden Taksim Meydanı’na uzanan rota, çekim noktalarının sıklığı ve çokluğu ile ilk bakışta öne çıkıyor.

Tabi ki otellerin veya diğer turistik altyapıların mevcut olması, bu alanların ne şekilde kullanıldığına dair bize çok fazla bilgi veremeyebilir. Bu bilgiyi ise, İstanbul’a gelen ziyaretçilerin sosyal medya kullanımından çıkarabiliriz. Flickr*, bize şehrin nasıl görüntülendiğini anlatabilir. İstanbul’da çekilen ve konum bilgisi olan tüm fotoğrafları haritaladığımızda, ortaya aşağıdaki gibi kümelenmeler çıkmaya başlar. Hatta bir adım daha ileri gidip, fotoğrafların çekildikleri noktaları, yürüme mesafesinde olup olmadıklarına göre birleştirebiliriz: Birbirlerine 400 metre veya daha yakın mesafedeki noktaları birleştirdiğimizde, fotoğraf çeke çeke yürünebilecek rotalar ortaya çıkmaya başlar.

Oluşan gezinti rotaların ilk haritaya kıyasla oldukça küçük bir alana toplanıyor olması, bize yabancı turist gözünden birkaç şey anlatır:

1. İstanbul’da geçirecek kısıtlı vaktiniz varsa öncelikle gitmeniz gereken yerler buradadır;
2. Fotoğraf rotaları dışında kalan otellerin bulunduğu muhitler yeterince turistik anlamda yeterince ilginç olmayabilir/iyi fotoğraf vermeyebilir;
3. Bu alanlardaki ilgi çekici yerlere dair daha az bilginiz vardır;
4. Yukarıdakilerin hepsi. Hatta muhtemelen hepsi.

Peki İstanbul’un geri kalanı? Aslına bakarsanız, yeni bir şehre gideceğim zaman orada yaşayan insanların şehrin keyfini çıkarmak için neler yaptığını görmek bana hep daha ilgi çekici gelir. Bu nedenle şehirdeki yürüyüş rotalarına, insanların nerelerde bisiklete bindiğine mutlaka bakarım. Yukarıda bahsettiğimiz mekanlar “İstanbul’a geldiğimde nereleri görmeliyim?” sorusu için ilk akla gelen cevaplarsa, İstanbul’un yürüyüş ve bisiklet rotalarının haritası, biraz düşününce aklınıza gelecek lokasyonları gösteriyor aslında.

İlk iki haritada incelediğimiz turistik altyapı ve bu altyapının kullanımına bakarken, Kadıköy Çarşı’nın neredeyse Taksim bölgesi kadar yoğun olduğunu fark etmişsinizdir. Bu durum ilk anda tuhaf görünse de, çarşının hemen bitişiğindeki Haydarpaşa Tren Garı’nın, inşaatının tamamlandığı tarih olan 1908 yılından tren seferlerinin durdurulduğu 2012 yılına kadar Anadolu ile demiryolu bağlantısını sağlayan önemli noktalardan biri olduğunu hatırlamak konuya biraz açıklık getirebilir. Aslen yerli ziyaretçi yoğunluğu sebebiyle yaygınlaşmaya başlayan otel ve çekim noktalarının, şu anda ise yabancı turistler tarafından da talep gördüğünü rahatlıkla söyleyebiliriz. Nasıl mı? Bahsettiğimiz turizm sitelerinde, haritaladığımız tüm işletmeler için yapılan tüm ziyaretçi yorumlarının hangi dillerde olduğuna bakarak.

Sevgilerimizle,
Bits ‘n Bricks ekibi

* Flickr, Instagram ve Facebook gibi fotoğraf paylaşım ortamlarına kıyasla farklı bir kullanıcı kitlesi ve amacına sahiptir. En temel farklardan biri Instagram ve türevlerinin 24 saat sonra unutacağınız türden imajları temel alıp çalışması, Flickr’ın ise daha uzun vadeli, yüksek çözünürlüklü bir arşiv yaratmayı amaçlamasıdır. Belki buna bağlı olarak genelde Instagram kamerası kamerayı tutana, Flickr kamerası ise dışarıya dönüktür diye kaba bir genelleme de yapabiliriz. Şehirdeki Instagram aktivitesinin çok ilginç olduğunu düşünsek de, bu nedenle insanların çektikleri fotoğrafları, dolayısıyla şehre dair akıllarında tutacakları imajların yerlerini belirlemek için Flickr verisini tercih ettik.